24 Eylül 2022, Bu kez Füruğ'a değil satırlarım...

Bu kez Füruğ'a değil satırlarım. Zaman zaman Füruğ'a yazarım. O zamanlar dinlendiğimi hissederim. Sanırım asa-büyücü iki yönlü ilişkisi okur-yazar ilişkisi için de geçerli bir mekanizma içeriyor. Murakami ile bir kahve içmeyi elbet isterdim lakin satırlarım ardı sıra gelebildiğinde Füruğ'a oluveriyor.

Bilmem kime kime ulaşır, zamansızlığın kara deliklerinde kaybolur belki satırlarım bir yorum dahi alamadan demiştim.Yüzyıllar boyu uyuyup uyansam varacağım yer yorgunluğum olur gibi geliyordu o zamanlar. Cuma akşamından indirip kepenkleri pazar öğlene uyanıyordum. Ve hiç de tatlı bir pazar olmuyordu benim için. Buluşma günü varsa mutlaka arada kaynıyor ve ben suçlu hissedecek kadar dahi ayakta kalamıyordum. Göz kapaklarımın esiri oluyordum. Kahve içsem? Bilemiyordum, demeye kalmadan uyuyuveriyordum. Diller karıştı hatrımda. Okumakta ilkokulda bile güçlük çekmemiştim ki ben. Gerçi 5 yaşımda okuyamıyorum diye ezberlemiştim bir hikayeyi ama, ilkokulda öğrenince bir daha olmadı bir güçlüğüm. Konuyu dağıtmakta üstüme yok değil mi? Sadece yalan olmasın istedim hikayemde. Hayret ediyordum nasıl bu kadar yorgun olabilirim diye. Anlamıyordum. Kimileri göz hareketlerimin bile ne denli enerji gerektirdiğini kavrıyordum. Bilmek gibi değil de, idrakına yeniden varmak gibiydi.. Omurgamdaki dinmeyen ağrıyı bazıları hiç hissetmiyor, bazıları derinden hissedebiliyordum. okumak. yazmak. işitmek. hatırlamak. bilmek. ezberlemek. yorumlamak. Ah, tüm bu eylemler, nice zordu o zamanlar. Kaç kahve pakedi tüketmiştim, dikkatim usul usul yitmiş gibiydi tükenen kahve paketlerinde. O zaman şöyle geçirmiştim içimden ve şöyle yazmıştım; "zaten bu yazıların da hiç kıvamı tutmuyor, kim okumaya başlayıp bıraksa hak veririm." Şimdi ise; bilgisayarla sınırlı olmayan birçok düşünme nesnesi edindim. Fakat kimileri fazla düşünmekten muzdarip olup durağan kaldım. Beden-zihin dengesinin önemini herkes bilir, dillendirir de uygula(ya)maz ya.. Yahut idrakinde değildir. İşte burada bir hatırlatma olarak dursun istedim. Ben ilk oyuncağı şarkı söyleyip dans eden bir robot fil olan, kendini zamana yaymış biriyim. Hikayem ise sistematik ama parçalı.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bilmem, zamanında çok bilmem gerekti, artık bilmiyorum.

İnşaat tozu, yedi günümün yedi'si ve sekizinci günün şafağı

bu yazıların kıvamı hiç tutmuyor.