Yarım yarım daha iki eder mi sonunda? Bir olmaklık bireye mahsus olmalı çünkü.
Nasıl kıfayet kazanır kelimeler?
Hangi tamlama uygun düşer tamam oluşuma doğru attığım bu adıma. Kimileri gözümü kapattığımda dudağımın yukarı kıvrılması belki de aldığım en güzel kararlardandır.
Bir olmaklık bireye mahsus olmalı çünkü.
Küçük bir seramoni hangi duyularımla eşleşmeli bilmiyorum. Ağrı, bulantı, haz. Ellerim yüzümde, içimde biri uyuyor sonunda. Müziksiz, zordur bu; lakin başarıyor.
Gideceğin yolu bilemediğinde de gidebilişin mühimdir bence. Kimileri notumuzu gidiş yolundan da alabiliriz, buna inanıyorum.
Kendimi ararken, kokumu misal; karışmadan arınamayacağımı bir kez daha idrak ettim. Hangisine yakınım, hangisinden ayrık? Karışmalı biraz, karışabilmeli. Yine de çekinik kalır ya insan her koku sıkılmaz, siner üzerine de çıkmaz diye. Bir keresinde lavanta ve nergis kokularını birlikte hayal etmiştim. Elbette burnumda duyumsayacak tahayyül yetisine sahip değildim. Bu iki koku hayalimde tasvir edilmişti, bilemiyorum nasıl olurdu aslı. Kokusunu duyduğum nice kombinasyon ise bir türlü yakışmadı bana. Bir yarım bir yarım daha iki eder mi?
"Balıklama dalarken başı yüzeye yakın tutmalı" derler, derinliğini tahmin edemediğinde bilmediğin suların. Bilmediğim karalarda yürürken ise benim deneyimlediğim bir şey var göğe bakmalı değil, adımlarını sağlam basmalı; yolu seyir halinde olmalı adımlarını takip etmeli. Bilmem göğe bakacağım zamanlar gelir mi, yolu öğrenip de. Şimdi iki çeyrek bilgimle biraz da kendimle bi yarıma tekabül edip küçük dehlizimde iki mavi, biraz turuncu bir miktar da kırmızı ağırlıyorum. Her yer mor oluyor sonra. Bu karmakarışıklığın içinde birbirine karışmayan iki koku kalıyor sadece, üç de mum. Ses mi el mi tende gezinen ayırdı zor.
Neden yarınımı çalmışlar hissi. Neden bir transit bir yerde bir durakmışım hissi.
Bir mucize olurdu bir evmişim hissini verebilmek.
Ve yine mucize olurdu içimde sıcacık yemekler hazırlamak isteği uyansa, limon koksa her yer. Ellerimdeki yemek kokusu çıksın diye deterjanlı suyun akıp gitmişliği ile parfüm sıkmışlığım olsa misal.
Neden yarımmışım, neden yarınımı çalmışlar hissi; hem bu kadar çokken.
Ben bende kaldım bir çan sesinde. İçimde bölündüm, çoğaldım. Sonraları kolonileştim. Tanrı vardıysa ne gülerdi bu tabirlere. Hangi oyunun kaçıncı bölümünü geçemedim bilmiyorum ama bu oyunu sevdim.
Kirkegaard seslendi Tanrı'sına; "Tanrı benimle ne kast etmiş olabilir?"
Ah sevgili Kierkegaard, bir cevap bulabilmiş olmanı dilerdim. Tanrı benimle ne kast ediyor, zihnimdeki sorular cevapsız kalacaksa neden silinip gitmiyor? Genel anlamda varoluşlarımızla ne kast ediyor?
Tanrı bir yana, varoluşumuz niçin dur durak bilmiyor.
Nasıl katmadeğer ilerleyebiliyor her şey.
Daha nice soru dile getirebilirdim ya, sadece merak ediyorum; ben neden kopuk uçurtmayım. Kuşlar bile ara sıra çıkıyor yoluma..
Bu boşlukta geçmişim yitiyor, yitiyor hafızam geleceğime varamadan.
Bu boşlukta içimin içinde, bir karanlık var. Gözlerim kamaşmıyor bu güzel. Aydınlığa alışmamla bir oldu migrenle tanışmam. Bünye kabul etmiyor belli ki ancak beden dediğimiz şey melatoninden ayrık değil. Ve ben geceleri soluyan bir bitki gibi hissetsem de, değilim.
Neden yarımmışım, neden yarınımı çalmışlar hissi; hem bu kadar çokken.
Ben bende kaldım bir çan sesinde. İçimde bölündüm, çoğaldım. Sonraları kolonileştim. Tanrı vardıysa ne gülerdi bu tabirlere. Hangi oyunun kaçıncı bölümünü geçemedim bilmiyorum ama bu oyunu sevdim.
Yorumlar
Yorum Gönder