Uykusunda bir tatlı kaçık, şeyy pardon uyuyan güzel oluşumu ilan edeli birkaç dakika oldu...

 Uykusunda bir tatlı kaçık, şeyy pardon uyuyan güzel oluşumu ilan edeli birkaç dakika oldu. Delilik biraz renk karmaşası gibi, en azından benim nezdimde. Ne çok birikmişim. Ne çok dallanmışım. Köküme ulaşamayacak ve dallarımdaki unutmabeni çiçeklerini göremeyecek kadar büyük bir gövde yetiştirmişim. 

"Parçala ve inşa et", yıkmaktan öte bazen parçalamak inşa için de gereklidir ya, işte şimdi dışarıdan bakabiliyorum biraz olsun. Böldüm evet, yönetebildim mi meçhul.

Unutmabeni çiçeği; mine çiçeği. Yahut İngilizceye aşina olarak bakılırsa bana dair olan, bana ait olan anlamında aitlik zamiri "mine". Benim için bu anlam bu imge ile bağdaşıyordu. Ben soldurdum. Bana ait olan bir şey bırakmadım. Benden kalacak bir şey bırakmayı ihmal ettim. Oysa daimi idealim ölmeden evvel benden imgeler taşıyan insanlığa katkıda bulunabilecek bir şeyler bırakmaktı. Şimdi ölüme uzak düşünlerimde ideallerime de uzak kaldım. Ölüm odaklı düşleri bıraktığım ve yaşamakla barışmanın acemisi olduğumdan "kayıp" oldum.
Artık ölünce geride bırakacaklarım için yaşamıyorsam bu ölünce güzel şeyler bırakmamalıyım anlamına gelmez ki diyememişim kendime. Bir hocam "ölünce üzerine toprak atacaklar sayfalarca kayda değer eser bıraksan bile nafile" demişti. Ki aklım almayacak sayıda sayfa yazı yazmıştı...
Ben yaşamla barışmakta acemi, ölüm odaklı ben, odağımı değiştirirken kendimden de olmuştum. Lüzumuna inanmadığı halde sayfalarca nitelikli eser yazabilen o kıymetli hocam bir yana, aksini savunurken bir bir harflerinden bile vazgeçen ben bir yana... İşte unutmabeni çiçeğini solduran hikayem budur; hocam haklı olabilir mi diyerek kendimi kenara bırakıp bu savın doğruluğunu sorgulamak...
Sorgulamalı bittabii, kendini bırakmadan.. Mine çiçeklerini soldurmadan... Belki de ben korktum; baharı unutmabeni çiçeklerinin açması için getirememekten. Beceriksizliğimden çekinip bu savın doğruluğuna sığındımdan yarıda bıraktım hikayemi, beni doğrulayacak birkaç sav olsun bulamadığımdan.
Sağlıklı bir gövdenin köklerini kuvvetlendirmeye ihtiyaç duyumsadığı zamanlardan geçiyorum. Köklerim kuvvetlendiğinde mine çiçekleri baharına kavuşacak biliyorum. Belki solacak yeniden ve yeniden oluşacaklar. Bir ağaçta yetişen mine çiçekleri nice hayal gücü oldu şimdi. Ben ağacıma unutmabeni çiçeklerini aşılayacağım. Hatırlanmak istemek insana dair. Ve ben yeniden bir olacağım. Filizlenmeye gebe tohumlarımı çürütmeye alışık olmanın getirdiği deformasyon ile köklerimi çürütmeyeceğim. Haddinden fazla dallanan gövdemi budayacak köklerimi kuvvetlendireceğim.Ne çok birikmişim.Delilik biraz renk karmaşası gibi, en azından benim nezdimde. Uykusunda bir tatlı kaçık, şeyy pardon uyuyan güzel oluşumu ilan edeli birkaç dakika oldu...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bilmem, zamanında çok bilmem gerekti, artık bilmiyorum.

İnşaat tozu, yedi günümün yedi'si ve sekizinci günün şafağı

bu yazıların kıvamı hiç tutmuyor.