mavi bir hayal kurdum bulmak üzere kendimi
Neden böldüm ve sakladım kendimi; bulmak üzere? Çoktum, yalnızdım. İsteklerim çoktu, ideallerim.. kalabalık bir bütünde, zamana yetişemez olmuştum. Renkli dünyamda sisli ve de karanlıktım da. Başedemedim birken. Ne Python ne Java ne C++ başarı öykülerimden geçmedi benim ama zihnimi programlayabildim. Öyle güzeldi ki kurgum bir sonraki bakışım anlamlı kılamazdı onu ancak yeniden bir olduğumda, ki bunun için bıraktığım ip uçlarını takip etmeliydim, anlayabilirdim. Parçalandım.
Böl ve yönet; kendimi fethetmek için ne feci bir yöntemdi. Ama insan eninde sonunda parçalanıyordu zaten. Ben bekleyemedim daha fazla parçalanmak için ve zamanın hatta insanların işine kolaylık sağladım. Böldüm kendimi parçalara ve pamuklara ektim, filizlendirdim. Çürüttüm tohumlarımı bir bir. Belki halen çürümekte birçok tohumum. Ancak filizlerimi de görebiliyorum nihayetinde...
Burada bölünüyor yazının bütünlüğü ve işte ve bir şarkı sözü iliştiriveriyorum:
" Yordu, kırdı, döktü; efsunludur dünya." Ceylan Ertem bu sözleri söylerken ne tanıdık geliyor, ancak biri bana daha evvel söylemeliydi ; "Acı, sancı, yara muhteşemdir korkma; doya doya dokunsana. Soluklasana." İşte bölük bir zihnin parçalı bir yazısına şahit oluyorsunuz. Çürüttüm tohumlarımı bir bir. Yaş aldım. Can suyu topladım. Nasıl çıkacağımı aradım gün yüzüne. Bin bir surat bin bir duygu ve hatta duygusuzluk edindim, çok kayboldum, bulabildiğim parçalarımca hala pek iyi değil yön bilgim.
Gün yüzüne çıkmaya yakınsadığımı duyumsuyorum. Kaç parçamı eskittim. Kaç parçamı yeniledim... kaç parçamı daha bulmalıyım bilmiyorum,kaça böldüm kendimi ve nasıl böyle başarıyla gizledim? kaçtığım neydi onu dahi anımsamıyorum. Neydi böylesine savunmak zorunda kaldığım kendimi. Kimselere lüzum kalmadan kendimi yıktığım sebep neydi?
Üstelik bölündükçe çoğalıyor çoğaldıkça taparcasına sevdiği yalnızlığına hemdert ediniyor insan. Kim olsam ve hatta ne olsam fazlasında gözüm yok, yoldaş aramayı bırakalı çok oldu.
Lisede kurulan, kendi alfabesi ve ülküleri olan fakat bir üyesi olmayan bir örgüt olarak kaldı "yoldaşlık". Ütopya'dan ibaret düzenli kulüp görüşmeleri ve fikir alışverişleri.
Büsbütün kaybettiğim kendimi, bulunmak üzere rafa kaldırıp düzene laf etmeyi bıraktım. Kurulu bir deneyde seyredeceksek, bir fare gibi kuyruğumun geçtiği yerden geçerek hayatta kalmayı deniyordum besbelli. Yine de anımsayamıyorum kimselere lüzum kalmadan kendimi yıktığım sebep neydi? Bu yıkım birden gerçekleşmediyse de birden çığ oldu. Ve ben yitirdim güvenimi.
Kurmaca kurgular, oyunlardan sıyrılıp ölümcül birer plana dönüştü ve ölmemecesine uydum plana. Şimdi kimse kurtaramaz beni, fırtınalı bir günde denize açılmak gibiyim kayıkla...
Neden böldüm ve sakladım kendimi bulmak üzere bilinmez. Ama şunu biliyorum, mavi bir hayal kurdum bulmak üzere kendimi. O hayal gerçekleşinceye dek güzel yönümü uyutacak o güne dek olabildiğince gülüveren Gulliver olacaktım. Fırtınanın sürüklediği alemlerde dersler alacak yoluma bakacaktım. Cüceler ülkesinden devlerinkine adım attım.
Memleketime ne vakit döneceğim, ve ne vakit bir gece uyanıp uykusunda bir güzel olduğumu idrak edeceğim? Öyle ya güzel olduğunu idrak etmek nice hikmektir. İnsan olarak, canlı olarak zihne sahip olarak olduğu gibi olağanca güzel. ...
Uyuyamadığım fikirlerle dolu çocukluk gecelerinin yerine uyuduğum durağan yetişkin günleri ne zaman dinecek.
Kaç filize daha bölecegim benliğimi. Kaç pamuk ıslatacağım bölüp parçaladığım benliğim için.
Makûl bir insanım özümde. Yorgun ve parçalı.
Yorumlar
Yorum Gönder