Tıkanıklık. Bulantı. Limit: Kilitleri Kırmalıyız.
“Kendini zamana yaymış
bir kadın tahayyül et” derdim hikayemi merak etseydiniz; sistematik ama
parçalı.
Matematiksel bir
denklemin hangi parametresine denk geliyor değerim bilemiyorum. Bire yakınsayan
bir kimlik edinmişim, bir olamıyorum. Çoğaldıkça bölünüyor, bölündükçe
çoğalıyorum. Hatta bir kez daha dünyaya gelecek olsam bir ikizim olurdu belki.
O zaman bile, bire daha çok yakınsayabilirdim.
Zamanın denkleminde tek
olmaklığa, biricikliğe ilerliyorum sayısız benzerimden geçerek. Oysa on
sekizimde karar vermiştim, doğurmuştum kendimi bir amaçtan. Şimdi koskoca yedi
yılı devirip büyüyemedim ben. Sanki sahi yedi yaşımdayım. “Kim, ne, neden,
nasıl” larla büyüyorum. Düşünüyorum da şimdi on sekiz olsam balık ağlarına
yakalanırdım. Saatimin çarklarını suda mı paslandırdım sahi, ağları başıma ben
mi ördüm. Sökmek için fazla yol alınmış ve kurtulmak için fazla yol bilmezim.
Kimyamın kehribarla bir
ilintisi olmalı, gözlerimin renginden öte; belirsizlik ilkesiyle ilintisi... Bir
girdabın çevriminde katmanlar arası yol alıyorum. Zamanı saatimin çarklarında
gezindiriyor hızla yol aldığım bu döngünün bunaltısını başımda hissediyorum.
Başımın içinde beynim poşette asılı salınıyor sanki bir o yana bir bu yana.
Kelebekler tenimde yürüyor ama ben onların tırtıl oldukları zamanları
görebiliyorum tozlu bir yıldızdan bakıyormuşum gibi.
Tozlu bir yıldızdan da tozlu bir zihin kaldı benden geriye. Öyle en parlak, en
yaşlı yahut en gösterişli gibi etiketlerim de yok; bir ben, bir toz bulutu, bir
de poşette asılılık.
Kahveden girdaplar, girdabın katmanları arasında seyreden ben. Biricik
olmaklığı geçtim bir olamayan ben, sahi sanki yedi yaşımdayım şimdi. Hangi
periyoda tekabül ediyor yedi yaş.
Yaşlandım. Kaç zaman kendimi oyaladım sahi. Sandım ki bir kez doğurursa insan kendini
yeter, büyütür yeniden kendini. Çok kez aydınlanır da insan, yeniden doğmak
başka. Sancılarını çektiğim acıların sonuçlarının doğumu kadar bile ayıramıyor
muyum kendi doğumuma. Yedi perde, yedi yıl. Şimdi soyunmalı bir bir, dünyaya
çıplak gelmeli yeniden.
Konuşulabilinen nadir
anların boşvermiş cesaretiyle yeniden doğurmaya niyetleniyorum şimdi. Bunun
için saatimi suya dayanıklı kılmalıyım ve her bir hücremi yeniden doğuma
kodlamalıyım. Her bir hücremle yeniden yaşamı seçmeliyim şimdi. Kırık camları
temizlemeli yeni bir pencere açmalıyım. Açmalıyız.
Tıkanıklık. Bulantı.
Limit. Kilitleri kırmalıyız. Kâğıttan kayıklar yüzdürmeli değil artık, artık
yüzebilmeli derin sularda. Şimdi kırmızısı yerine diktiğimiz beyaz gülleri
boyamayı bırakmalı.
Olası tüm evrenlerin ve ihtimallerin arasına sızan bir çatlağın
kendisi biz olmalı, kendimizi zamana yaymalıyız belki de. O yüzden “Kendini
zamana yaymış bir kadın tahayyül et” derdim hikayemi merak etseydiniz;
sistematik ama parçalı.
Yorumlar
Yorum Gönder