"sen yeterlisin, yeter ki ne istediğine dikkat et."

"Sen yeterlisin" arka planda çalan şarkı İngiliz dilinde defalarca tekrarladı bu sözü, ama örtük bir fikirle ben bunu kabullenemiyorum.

oysa tek gelmişiz dünyaya her ne kadar ebeveyn bakımına muhtaç doğmuşsak da eninde sonunda iki ayağımızın üzerinde tek başımıza yürüdüğümüz doğru.

birileri hep fısıldamalı mı "sen yeterlisin, sen yeterlisin."?

onca başka derdimin içinde kendimi duymaz oluyorum. Günlük, yıllık telaşlar ben'in yerini alıyor; hepsi bana hizmet edecekleri yerde. Kendimi dinlediğim o harika zamanlar hep yalnızlık kokuyordu ama ben kendimi bilebiliyordum. Kalabalıklaştıkça kendine uzaklaşıyor mu hep insan ve yalnızlaştığında içinde mi çoğalıyor hep kalabalığı.

Ne uyumsuz bir tarih 2021 yılının 5inci ayının 29'u... 

Sizler de bazı şeylerle yüzleşmek gerekirken dikkati dağılanlardan mısınız? 

İşte buradayım, ancak eskisi gibi tanımlayamıyorum kendimi...Örtülü derim arınmış sanki kıyafetlerinden ve yüzeyinde duruyor suyun. Gören oldu mu telaşım bile yok yahut yüzme gayretim, öylece duruyorum. 

Yaptığım yanlışları tekrarlamamak adına çabalıyorum. Yalnızlığın getirdiği buhranlardan mı bilmem savurgan bir hal alıyorum kimi zaman, kriterlerim yok oluyor yahut belirli kurallarım... Bir çizgisi olmaksızın yahut şekli cıvık bir maddeye dönüşüyorum. Biraz ilginin bile arsızı olabiliyorum hiç de tamah etmeyen biri iken ilgiye.  Yanlışlarımdan ders alırken her seferinde bir diğer yanlışa yakınlaşıyorum. Öyle pek hata yapma şansım da yoktur hani benim, çünkü bunca zaman kafamın içinde yaşamımı idame ettirdim. Şimdi şimdi adım atıyorum gerçek yaşama.. Ve ben bilmiyorum yaşamayı. Sahi nasıl oluyordu? Kafamın içinde yaşarken doğrular ve yanlışlar beyaz ve siyah kadar olmasa da oldukça netti. Ama yaşam beni nereye iteliyor kestiremiyorum şimdilerde. İnsan insana karıştı mı curcuna yeri bir sirk halini alıyor yaşam. İnsan insandan ayrıldı mı mezarlık soğuğu oluyor er ya da geç; kalabalık ama ölülerce, ve soğuk.

İşte curcuna kalabalığı yakıcı sıcaklığı ile ölüm soğuğu arasında bir yerde ideal sıcaklığı kovaladığım bugünlerde yaptığım hataları affedilmez olmaktan azad ediyorum. Kendimle yaşamayı sürdüreceğim için, kendimle iyi geçinmeyi ilke ediniyorum. Ancak öğrenmem gereken çok şey var. Ve bu yolda kendimi affetmem gereken durumların en aza indirgenmesi için daha çok okumalı diye düşünüyorum insan hayatını. Ve yaşamalı elbette. Ancak uçlardan uçurumlara sarkmamak için ne yapmalı? Personanın ardına gizlenip gölgelerin kapanına kısılmamak adına orta yolu bulmalı. Kimi çok güzel kuruyor bu dengeyi ben ise bir personanın içinde kilitli kalmışım meğer. Gölgemden ayrıkmışım onu tanıyınca büyülenmemek mümkün olmadı benim için. Ve şimdilik onu bir kara kutuya hapsettim yoksa gizil kalmış tüm istekler beni ele geçirecekti. İnsan hayatta yapmak istediği her şey için yeterli aslında. Fakat ne istediğine iyice dikkat etmeli. 

kendi içinde çoğullaşıyor dedim ya insan, yalnız kaldığında. "Rasyonel aklı onu bölünmenin eşiğine getirmiştir." sözü tam da bunu açıklıyor. Ancak artık o günlere dönemem. Ve çok kalabalıklarla da paylaşmak uygun değil yaşantımı çünkü ben pek de dışa dönük biri sayılmam. Ancak bu içe dönüklük rasyonel aklın esirliğinde beni hırpalayacağı kadar hırpaladı. Şimdi bir maskeye hapsolmadan kim olduğumu keşfetmenin zamanıdır, geç kalmış olsam da. Dengeyi kurmak ne kadar zor olsa da kaçmayacağım yaşamdan. Çünkü sonu dilemek kolay yol, ben kolayı hiç sevemedim. 

buraya kadar okudusanız bu metnin bir sonu yok diyebilirim bu bir giriş metnidir, ve sesleniyorum sana sevgili okuyucu, "sen yeterlisin, yeter ki ne istediğine dikkat et."

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bilmem, zamanında çok bilmem gerekti, artık bilmiyorum.

İnşaat tozu, yedi günümün yedi'si ve sekizinci günün şafağı

bu yazıların kıvamı hiç tutmuyor.